20 Ocak 2010

Galatasaray Markaları



"Galatasaray Markalarıyla Daha Güçlü"
Gerçekten de öyle, yönetimin bu projelerle yetinmeyeceklerine eminim. Galatasaray Dergisi başarılı kalemlerden bir tanesi fakat sanıyorum ki Store gelirleri içerisinde değerlendiriliyor. Yakında bu markalara Aslantepe TT Arena, Riva Projesi de eklenecek tabii ki. Markalar derken sürekli aktif gelir kalemleri olarak görüyorum. Galatasaray Adası'nı kategoriye katamıyorum. Çünkü sürekli uzun vadeli kiralanıyor. Yiğit Şardan ve Cemal Özgörkey gibi pazarlama uzmanları varken yeni markalar da gözümüz.

Markaları taraftar gözüyle yorumlamaya çalışalım ve karneyi kendimizce açıklayalım;

GS+Bonus: Bu projeyle alakalı duyumlar çok iyi yönde ilerliyor. Müthiş başarılı. Sorun, kart almaya bu kadar hevesli taraftar varken çalıştığımız bankaların hazırlıksız yakalanıp kart talebine hızlı cevap verememeleri. 10/8

GS-TV: İlk etapta D-Smart'la anlaşıp, Digiturk'te olmaması büyük dezavantajdı. Yayın kalitesi yerlerde sürünüyordu diyebilirim. Digiturk'e geri dönüş yapıldıktan ve abonelik ücreti alınmaya başlandıktan sonra kalite ciddi oranda yükseldi. İnternetten abone olunması artıyken, tek platformda yer alması en büyük eksisi. 10/7

GSMobile: Aslına bakarsanız günümüzde telekomünikasyon alanında yatırım yapmak ne kadar mantıklıysa, projeyi Turkcell'le yapmamakta bir o kadar hataydı. İlk etapta her nekadar heyecanlandırdıysa da Fenercell reklam kampanyalarının Galatasaray taraftarına verdiği rahatsızlıklar, Başkan'ın gereksiz karşılaştırma çabaları ve seçilen GSM operatörü yüzünden başarısız projedir gözümde. 10/3

GS Bilyoner: En az bilgi sahibi olduğum konudur. Lakin duyduklarıma göre değerlendirirsem; devletin bahis oranlarını en alt seviyede tutma dayatması ve rekabete izin vermemesi, GS Bilyoner in içerik olarak taraftara kendisini özel hissettirememesi gibi sorunların projeyi baltaladığını düşünüyorum. Aşılmayacak problemler değil. 10/5

GStore: En büyük gelişimlerden birisidir. Kalite, ürün çeşitliliği, kampanyalar, yenilikler, özel seriler vs. taraftarı "taraftar" hissettirdi. Taraftarı klübün bünyesine çekebilmenin en iyi yolunu buldu yönetim. Ve karşılığını da fazlasıyla aldı, alıyor. Mağaza sayısının artırılması ve fiyat politikalarında ufak insaf çalışmalarıyla GS Bonus'la beraber en büyük ve kulübe en çok kazandıran markamızdır. 10/10

Genel anlamda marka karnemiz iyi fakat üzerinde daha çok kafa patlatmak lazım. Malumunuz altı senelik uykudan uyandık. Gözlerimiz mahmur. Bir de Galatasaray denince en büyük marka Şampiyonlar Ligi'dir!!!

GialloRosso

19 Ocak 2010

Aslantepe T.T.A.


Büyük hali için tıklamanız yeterli.

Huyum değildir sadece resim eklemek, o yüzden yalandan karalayalım birşeyler. Resimi alisamiyen.net'ten arakladım ve stadın tamamlanış sürecini görünce heyecan yaptım biraz. Müptelası olduk 1996'dan beri. Kongre'de dağıtılan ilk projenin kitapçığı halen durur evde. Sonunda bitiyor, imeyzing diyor ya NBA spikerleri. Biçilmiş kaftan bu söz Aslantepe TT Arena için. Ayrıca doğruysa eğer dünyada konfor standartlarının eksiksiz uygulandığı "ilk ve tek stadyum" olacakmış kendileri. Bitsin de stad konforu kalsın. :)

GialloRosso

18 Ocak 2010

ÇOK YAKIŞTI...



Lucas Edward Neill hoşgeldi, hayırlı olsun klübümüze. Forma da en az Kewell kadar yakışmış hani. Uğur Meleke'yi çok severim. Umarım hiç bozmaz çizgisini. Yalnız son 2 gündür tutturmuş "Neill, bir Popescu değil. Beklentileri buna göre belirlemek lazım" vs. İyi niyetle söylemiş belli ki fakat nerden çıkardın arkadaş, "Neill Popescudur" mu dedik.
"Servet, bir Stumph değil"
"Arda, bir Hagi değil"
"Aydın, bir Arif değil"
"Caner, bir Ribery değil"

Biz de takım mıyız lan!!!
Ne ki bu şimdi. Cidden saçmasapan. Aynı aşağıdaki görsel gibi.

HİÇ YAKIŞMADI...


Nedir bu yahu, kepazelik.

GialloRosso

16 Ocak 2010

Hani Korku?



Aslantepe’de seneye bu fotoğrafı çok görürüz gibi. Deplasman tribünü bu pozu vermeye çok müsait görüldüğü üzere. Evet yönetimin ufku geniş, bu çoktan belliydi zaten. Lucas Neill’de katıldı kadroya. En soru işareti bölgemiz kemik oldu. Ön libero derseniz göz nuru M.Topal düşüşte. M.Sarp mücadeleci futboluyla göze batmakta fakat ya gerisi. Linderoth derseniz en zayıf halka. Güvenilip transfer yapılmazsa eğer sezon içi başınızı ağrıtır. Devre arası sonrası Frankie kendisinden faydalanmak istiyor anladığım kadarıyla, son kez! Bu saatten sonra transfer lüksümüz gözükmüyor zira. Seneye ilk transfer buraya gelecek sanıyorum, resimdeki korkuyu gerçekleştirmek üzere.

Galatasaray’ın en güçlü tarafı kanatlar gözüküyor. İsimleri zikredip herkesin bildiğini tekrarlamayalım. Bunun yanında Elano ve Arda’yı da düşünürsek Galatasaray’ın oynayabileceği en güzel sistem 4-4-2 gözüküyor. Gerçi sezon içersinde birçok maç içerisinde bu sisteme eğilim vardı zaten. Forvete bakacak olursak, Baros tartışılmaz bir striker. Ve neredeyse sezonu kapattı diyebiliriz. Zira sakatlığının mart sonuna uzadığı söyleniyor ki mayıs sonu lig bitişi dersek söylediğimizde haklı çıkıyoruz. Buradan da anladığımız yönetim forvet arayışı içersinde. Nonda’ya güvenilmiyor teknik kadro ve taraftar tarafından. 3-4 gün içerisinde ciddi bir forvet transferi bekliyorum.

Yönetimin Nistelrooy hamlesini duymayan kalmamıştır. Yönetimin ufkundan bahsetmiştik. Son dönemde ki sakatlığımıdır, istediği ücret midir bilemiyorum fakat bu iş olumsuz olmalı ki henüz bir sonuç alınamadı. Sezon ortasında transfer zordur. Bunun herkes farkında, Üstünel hariç tabii ki. Malumunuz kendisini henüz ispatlayamamış Sercan’ın bonservis ücreti dudak uçuklatacak cinsten. Çok istememe rağmen karşıyım bende bu transferin yapılmasına. Yoksa Baros’un 1. forvet olduğu takımda takviye olarak Türk forvet görmeyi isterdi Galatasaray taraftarı. Birkaç isim dolaşıyor kulislerde umarım gerçekleşir. Burada dillendirip raiting peşindeki sitelere, bloglara benzetilmek istemem. Herkesin bildiği isimler diyebilirim.

İşin aslı seneye bu fotoğrafın hakkı verdirilir rakip tribünlere. Fakat daha kim eklenebilinir ki bu takıma. Gerçekten çok zor işi yönetimin. Beklentiler inanılmaz yükselmiş durumda. Rafael Marquez lafları dolaşırken haliyle insan burun kıvırıyor L.Neill’e. 5-6 sene önce bunları bana söyleseydiniz gülüp geçerdim heralde. Takip eden bilir altyapıya verdiğim değeri, pahalı transferlere karşı olduğumu. Fakat o stadın da hakkı verilmeli. Onu ufkumuzu geliştirmeden önce düşünecektiniz Haldun Efendi…

GialloRosso

15 Ocak 2010

Hoşgeldin L.E.N.



Lucas Edward Neill...
Ne yalan söyleyeyim sezon başında gerçekleşmeyince, ilk etapta başka isimler daha çok cezbediyordu beni. Daha da fazlası Rafael Marquez ismini duyduğumda inanılmaz heyecanlanmıştım. Dile kolay Meksika Milli Takımı’nın ve Barcelona’nın 4 numarasına talipsin. Kafada Popescu var tabii. Lakin gözden kaçan bir şeyler vardı. Önünde Xavi, İniesta olmayacaktı gelseydi buraya. İşte burada çok güveniyorum 278 kez forma giydiği EPL’den (Premier Leauge) gelmesine Lucas Neill’in. Adaptasyon sürecinin çok kısa olacağından şüphem yok. “O” da bizim 4 numaramız olacak zaten.

GialloRosso

06 Ocak 2010

Transfer Transfer Transfer



Geldi çattı yine bir transfer dönemi. Transfer denince de, hele ki sorumlusu H. Üstünel ise beklentiler yükseliyor Galatasaray’da. Çok normal tabii kabus dolu 6 seneden sonra. Marquez, Costa, RVN, Metzelder, Babel ler havada uçuşuyor. Hayır istemem denir mi bu listedekilere. Ben derim, sebebine gelince Galatasaray finansal olarak çok zor günler geçirdi. Ki devam ettiği aşikar. Son yıllardaki gelişmeler, yeni projeler, yönetim, Üstün-el faktörü camiayı olduğu kadar taraftarı da havaya soktu. Şu görüntüde isimler de normal karşılanıyor haliyle. Fakat geleceği ipotek altına almaya devam ediyoruz. Popüler transferler çok önemli tabii, Aslantepe Spor Kompleksi’nden satılan loca paralarıyla yapıldığında geleceğe şüpheyle bakanlardanım. Mali tabloların düzelmesi nefes aldırması bizi bu kadar havaya sokmamalı. İleride gayrimenkul satışları istemiyorsak eğer.

A takım seviyesinde parlak isimler olmasa da altyapıya yönelmeliyiz diyorum. Hayalperest diyebilirsiniz ama önce bir dinlemek gerek. “Premier League” en güzel örnekleri vermiştir bu konuda. Keza İspanya ve Almanya’da da denk gelmişliğim çoktur. Seyirci, oyuncu değişikliklerinde yıldızdan ziyade altyapıdan yetişen kendi çocuklarını keyifle ve coşkuyla alkışlar. Bunu ülkemizde sadece Ali Sami Yen’de görebilirsiniz. İngilizlerle aynı fikirde miyiz yoksa altyapıdan yetiştirdiğimiz futbolcu sayısı mı çok. Ben 1-2 sezon mesleğinin gereği o formayı giyen Perez yerine, Uğur Uçar’ı her zaman tek geçerim. Arda’nın tırnağını Lincoln’e Felipe’ye değişmem. Özeldir benim için altyapıdan yeşeren, yeteneklerinin dışında kişiliklerinin de ön planda olduğu gençleri takımımda izlemek.

Transfere geldiğimizde, ihtiyacı var elbet takımın 2-3 futbolcuya. Neler konuşuluyor; forvet, stoper, ön libero belki sol bek. Öncelik sırasına bakılırsa stoper açığı bariz sırıtıyor. İkamesi de yok pozisyonun. Alayı sakatlıklarla boğuşuyor. Burasının transfer gerekliliği bir gerçek. Ama forvet yerine ön liberoyu tercih ederim ben. Soru işaretlerim çok anlayacağınız. Forvette Baros’un sakatlığı canımızı çok yaktı. Nonda yavaştı, yerini kaybediyordu, yedekleyemedi belki ama her zaman en iyi alternatiftir. Kewell, Keita hatta Cem Sultan bile düşünülebilir bu pozisyona. Öncelik stoper ve ön libero diyoruz ama Avrupa’da kupa istemekten de geri kalmıyoruz. Bu iştah F.Rijkaard’tan ve geçmişimize güvenden kaynaklanıyor olabilir. Bunları düşündüğümde ise transfer kaçınılmaz oluyor. O yüzden sessizliğimi koruyorum ve nöbetime devam ediyorum. Sadece transferler stoper+forvet olarak düşünülüyorsa stoper yabancı, forvet Türk olabilir ve hatta Lincoln-Halil takası bile gündeme gelebilir ileriki günlerde diye düşünüyorum. Bir taşla iki kuş hesabı.

GialloRosso

02 Ocak 2010

Red Lion Cocteyl 3...



# Erkek basketbol takımımız insanüstü bir çabayla devam ediyor pataklamaya. Sıra Beşiktaş’taydı dün. 96-87
# Arda’yı yurtdışına gönderme planları devam ediyor basının. Basına son dönemde taraftar da katıldı.
# Barça dün gece Villareal’le berabere kaldı. Demek ki neymiş, Pep’in B planı yokmuş.
# Trapattoni Milli Takım yolunda. 2 günde maskara etmesek bari. Avcı yakışır yanına, Ersun’u duymamış olayım.
# Ş.Saraçoğlu 2016 adaylığı yolunda neden seçilen stadlardan değil. Derhal FeNerasyon’a yürüyüş organize etmek lazım.
# Sercan’a programına söz veripte katılmadığı için “adam değilsin” muamelesi yapan Mehmet Ayan sözüm sana; “sen nesin?”
# Semih Şentürk klübünün kendisine yaptığı muameleye çok üzülmüş. Oğlum nasıl bir sadistsin sen. Arkana bakmadan kaç.
# Kayserispor basın sözcüsü Yücel Şahin’i gördüm televizyonda. National Geographic’te belgesel izliyorum sandım biran için.
# Sayın Mimarlar Odası; peşkeşin kralı Ataşehir’de… Hatırlatayım dedim.
# Ankaragücü küme düşsün. Emi.

GialloRosso

M. Denizli, İrrite Et Bizi



“3 büyükleri şampiyon yapan tek hoca” Mustafa Denizli. Ya da biz öyle biliyoruz. Basın’ın yönlendirmesi ve M.Denizli’nin ego patlamalarının sonucu böyle bildik. Bilmeye zorlandık. Türk insanı sever kendisinden olanı pohpohlamayı. Yeri geldiğinde nasıl seviyorlarsa aşırı yermeyi. Dengemiz yok vesselam. Ama bu tarihle oynamak değildir de nedir. Derwall ses çıkarmadı diye mi.

Cevad Prekazi’nin röportajını okudum. Ne yalan söyleyeyim çok hoşuma gitti söyledikleri. M.Denizli hakkında söyledikleri ise daha bir neşelendirdi beni, yeni yılın ilk gününde. “Denizli bizi şampiyon yapmadı” diyerek Derwall’in emeklerini yedirmiyordu kendisine. Ve söylediklerini Cüneyt Tanman, Erhan Önal ve Tanju Çolak’ta onaylıyordu. Geçmişte Muhammet Altıntaş ve Semih Yuvakuran’ın da buna benzer açıklamaları oldu. Ben de yarım yamalak da olsa hatırlıyorum 87-88 sezonunu. Ön planda M.Denizli gözüküyordu hep ama Derwall’in yaşını da gözönüne alırsanız danışman olduğunu, Denizli'nin ise takımı antre ettiğini görürsünüz.

Jupp Derwall klas adamdı. “Hayır, ben yaptım şampiyon” diyecek hali yoktu. Ama M. Denizli’nin kendi sitesinde bile “Takımın başına geçtiği 1987 senesinde Galatasaray’ı lig şampiyonu yaptı” yazısı bile megolamanlığın daniskasıdır. Kendisini biraz olsun mütevaziliğe davet ediyorum. 3 büyük takımı çalıştıran ilk antrenör olabilir ama asla şampiyon yapan değildir. Ve artık basında ve diğer mecralarda şu yazdığım sıfatla anılmasını yeğlerim “2 büyükleri C. Daum’dan sonra şampiyon yapan tek hoca”

Tarihten kısa not:
Ş.Ligi’ni sıfır puanla tamamlayıp basın toplantısında “Bu takım seneye final oynar” demişliği de vardır kendisinin.

Asıl not:
Senin ismin hiçbir spor kulübünün antrenman sahasına verilmeyecek büyük Mustafa!!!

Bu son not:
Çok yakışmış be Preki...

GialloRosso